Vakit akşam, gün ölmek üzere Güneş ışıklarını topluyor, kızılca kıyameti kopuyor dünyanın Kara kefenini giyiniyor gün Gülün rengi soluyor, eşyanın cezbesi gidiyor Hatırla ki, senin de akşamın olucak bir gün Ömrünün ışıkları solacak, hayatının perdesi çekilecek Senin de kıyametin kopacak, dudaklarında donacak gülüşün güneşi Zaman uçurumun olacak, gelen günün güneşi, sana doğmayacak Unutulacaksın, ve hatta unutulduğun bile unutulacak..
İsmin anılmayacak orda burada, Kimse yolunu gözlemeyecek Kimse evde beklemeyecek Şimdi akşam, gün akşamladır unutma Ölmeden önce bil öleceğini ki, yaşadığını fark edesin, yaşatıldığını..
Herkesin senden uzaklaşacağı ölüm anını hatırla ki Sende, şimdi, herkesten her şeyden uzaklaşıp, Rabbine yanaşasın Seni, sen yokkende bilen Rabbin seni, sen öldükten sonra da bilicek elbet Herkesin unuttuğu yerde seni bir O, hatırlayacak Herkesin unuttuğu yerde seni, bir O, anacak Hatırını yalnız O, bilecek Sende O’nu an şimdi, Sende O’nun hatırına var secdeye
Ve akşam, ikindinin sapladığı hançer, akşamın ufkunda nasıl da belli oluyor Ufuklar kızardı, hüsranımızın kanı dışarı sızdı akşam, Gül akşamdı, güller solmak üzere açıldı İnsan doğar ve ölür, Ötelere çevirir yüzümüzü akşam Yıldızlar dünyadan sonrasını muştular gibi başlarını uzatır Işıklar kayıplarımızın gittiği yeri, sevdiklerimizin gittiği yeri işaretler Anlarız ki dünya, dünya dan ibaret değil Anlarız ki kalıcağımız yer burası değil Anlarız ki bulduğumuzu yitirmeden yitiklerimizi bulmak mümkün değil
Tahiyyata otur şimdi, ve gözlerini ellerine kilitle Diri olan her şeyin selamını söylerken dirileri diriltene, ölüleri diriltene Ellerinin, ne kadar da küçük kaldığını hatırla hırsların karşısında Sahiplendiklerinin hepsi avuçlarının içinde Ama avucun boş olucak bir gün, avucun boşalacak bir günün akşamında
Şimdi, renkleri çekilmişken eşyanın, cezbesi sönmüşken dünyanın Ömrünü yeniden hesap et, bir takiyye miktarı ömür, ölümün arefesindedir elbet Bitmiş say ömrünü bitmiş, Ve son nefesinin gelip, iki dudağının arasından çıkmak üzere olduğunu düşün İki nefeslik bi şey ömür dediğin aslında Aldığın nefes Hay olanın ikramıdır, diriltenin ikramı.. Nefes göğsüne sokuldukça, hayattan nasibini alırsın, Hayy’ın hayat vadine kanarsın, Hayatın içinde devam istersin verdiğin nefesle, yalvarırsın yakarırsın, Yeni bir nefese muhtaç olduğunu söylersin Hayy’dan gelir nefesin ve Hu’ya gider Sanki aldığın her nefesle, yalnız Sana, yalnız Sana kulluk ederim demen istenir Verdiğin nefesin ise, yalnız Senden, yalnız Senden yardım dilerim sözünün ruhu olması beklenir
Ömrünün bittiği an’ı uzakta sanma Şimdi, şu an, geride bıraktığın ve senin adını verdikleri ölülerin başında duruyor gövden Geride bıraktığın günlerde, bitirdiğin mevsimlerde, veda ettiğin yıllarda, terk ettiğin anlarda, Yaşayıp, artık hatırası kalmış sen! ler vardır Hepsi öldüler, yalnız sen varsın diye hatırlanıyor onlar Sen, şimdi, onları hatırlatan bir mezar taşı gibi dikiliyorsun gövdenle Aslında, dudaklarının arasına kazınıyor doğum ve ölüm tarihleri Doğumun aldığın ilk nefes, ölümün verdiğin son nefes.. Yani ki, iki dudağının arasında saklı ömrün, şimdi aldın ve şimdi verdin Şimdi verdiğin son nefestir, Uyan..Yan.. An...